Bir masal ki gerçeğe dönüşmüyor...

20 Mayıs 2014 Salı

Meçhul Birine

            Veda vaktiydi ya anlamıştın bir daha dönmeyeceğimi .... Biliyordun bunun benim senden kurtuluşum olduğunu ....
Bu yüzden bahçeleri dolaşıp yeni mevsimi gelmiş kirazlardan bir avuç toplayıp gelmiş, yüzündeki tarif edilmesi mümkün olmayan tebessümle bana uzatmıştın....
           Pişmanlığını uzatmıştın ...

           Boşluğunu ,
           Gidişimle çektiğin acıyı uzatmıştın ....
           Bana hiç itiraf edemediğin ama beni sevmiş oluşunu uzatmıştın... 
           Sevmek ayıp, günah, yasak, suç, gibi bir şey değil ise neden saklanması gerekiyordu? sana göre....
Anlamıştın bu gitmekten çok senden kaçmaktı , senden uzakta olmak için , yaşanacak başka şehirler nerede olursa olsun senden uzakta olsun dediğim yerler varlığımı artık bir suç olarak görme diye ,uysallığıma öfken aslında bana olmayan öfkenin nedenini anlamadığım zamanlar ... Vakit vedayı gösteriyordu , hissedebiliyordum zaman durmuştu senin için arkamdan el sallamakla kalamayacak kadar ağrılı bir beden süzülüyordu gözlerinden, Ilık ılık esmeye başlayan rüzgar her geçen saniye de biraz daha hırçınlaşıyordu ... Şimdi kime ağlamalı ? Hangi kapıyı çalmalı ? Nasıl anlatmalı ? diyordun içinden .... 
          Bir avuç kirazın içine saklanmış duygulara bakıyordum , önümde kıvrılan, ucu bucağı belirsiz yola ,birde sana bakıyordum , yüzündeki buruk tebessüm , boynundaki eğri ,gözündeki akamayan yaş için sağa sola çevirdiğin başın ve bir yolcu koltuğunda ben.... 
          Haydi hareket et dedi muavin şoföre 
          Haydi bismillah diyen şoför  Aniden irkildi durun! durun! durun! diyen sesimle...İnmem gerek bir dakika bir şey unuttum diyerek indim ... Sarıldım sana;
          Gitmek istemiyorum ! gitmeyeceğim, hiçbir şeye ihtiyacım yok , bur da kalmak istiyorum ,ben her şeye razıyım, hayatımın bur da geçmesine razıyım , gitmeme izin verme ! bur da kalmak istiyorum... Dedim..
          Birden ittin beni , hayır ! dedin gideceksin! ... Bugün varım yarın yokum ! Hiç bir zaman bana güvenmeyeceksin , hayatta kendinden başka sırtını yaslayacağın kimse olmayacak , hiçbir yokluğun, yoksunluğun arkasına saklanmayacaksın... Ben artık yokum bu hayat senin ; istediğin gibi yaşayacaksın , onurlu ya da onursuz bir hayatı seçmek senin tercihin ama hangi hayatı seçmen gerektiği konusunda beni yanıltmayacağını çok iyi biliyorum .... Şimdi git ! elbette beni anlayacağın bir gün gelecek belki yıllar sonra ama o gün mutlaka gelecek...
          Sonra başladı yolculuk ; bir kaç saat geçti, bir kaç il geçtik , koydum kafama ilk durduğumuz yerde geri dönecektim nasıl yapacaktım bilmiyordum ama dönmeliydim  ... İlk molaya geldik , nasılda değişik bir yermiş insanlar bana bakıyor gibiydi sanki üzerime bir dev devrilmişti , Allahım nasıl bir karanlıktı bu ? Nasıl dönülürdü bu amansız yolculuktan ? Ne işin var senin burada diyordum kendime ?...Git menekşeleri kokla, çalı çırpı topla,çite git ,dereye in, bir sürü işim de yarım kaldı zaten .... Bu karanlıkta nasıl dönülürdü geri , geldiğin yere bak nasıl korkunç bir yol ,zaten kaybolurum dönersem ..... Beni geri götürün dedim muavine 
götüremeyiz bize emanetsin dedi...Umudumu kesip oturdum yerime , muavin 'den aldığım bu yanıt ilk ret edilişim hayatın bana attığı ilk tokat gibi yapışmıştı yüzüme  ve anladım yeni bir hayata başlıyordum tek başına kayıtsız kaldığım... Parkta kaydıraktan itilmiş bebek gibi bırakılmıştım sanki... Kalkmak için düşmek mi gerekirdi?

          Şimdi bir avuç kirazı düşünüyorum da ; yetmedi cam kırıklarından kalma can kırıklarını unutturmaya...
O titrek ses hiç eksilmedi kulağımdan ve o ağrı hiç dinmedi....



    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder