Bir masal ki gerçeğe dönüşmüyor...

27 Ekim 2014 Pazartesi

Keşke

Keşke giderken haber verseydin;
En azından o kadarcık mert olabilseydin!...
Böyle namert dedirtmeseydin!...
Yüregïni ortaya koyabilseydin...

Keşke giderken haber verseydin;
En azından böyle bekletmeseydin!...
Pencere köşelerinde böyle özletmeseydin!...
Başına birşey mi geldi diye, düşündürmeseydin!...

Keşke giderken haber verseydin;
Birlikte kurdugumuz hayallerle çıkıp gelmeseydin!...
Hayalini kurduğumuz dünyaya,
Başka birisini yerleştirmeseydin!...
Yüreğini ortaya koyabilseydin...

Sende haklıydın elbette;
Ne verebilirdim sana , bu küçük dünyamdaki
Büyük hayallerimden başka?
Keşke giderken haber verseydin;
Ne söyleyebilirdim sana daha kötü
Susmaktan baska...

Evleniyormuşsun

Duydum, Evleniyormuşsun!
Aldım haberini,
Malum kötü haber,
Tez duyulur derler!
Bir yuva kuruyormuşsun,
Bir de oğlun olsun istiyormuşsun!
Ara sıra beni soran oluyormuş;
Maziydi diyormuşsun...
Üzmesin seni üzerime yağan bu kurşunlar,
Umursama gözyaşlarımı,
Bilirsin sulu gözlüyümdür...
Benimle ya da başkasıyla;
Ne fark eder mutlu olmandır dileğim...
Sen bakma boynumun bükülùşüne,
Nelere alıştım ben,bilirsin işte..
Duydum evleniyormuşsun!
Oturdu bir kurşun,
Göğüsümden içeriye!
Eksik bir şarkı dilimde,
Yarım bir şiir gecede,
Ben şimdi seni kime ağlayacağım ?
Her şeyi sana ağlamışken...
Ben şimdi senin gitmeni isterken,
Kalmanı isteyen yanımı
Neyle, nasıl avutacağım ?
Duydum evleniyormuşsun!
Ne diyeyim,
Mutlu olmandır;
Tek dileğim...

6 Ekim 2014 Pazartesi

İPSİZ UÇURTMA

Ah! benim külkedisi masalıyla kandırılmış çocukluğum, Yeseydi keşke kurt; kırmızı başlıklı kızı , Polyana bu kadar iyimser olmayaydı, Her düştüğümde kanasaydı ya dizim.... Ah! ne çabuk bitti bu masallar , Hani oyuncaklar ? Nerede salıncaklar ? Kaldı elimizde ipsiz uçurtmalar..

5 Ekim 2014 Pazar

Click the image to open in full size.BİLMİYOR  MUSUN SEVGİLİ BU YALNIZLIK ÖLDÜRECEK İKİMİZİ

Gelmezsin ki Zaten

  
Elini tutsam  şimdi  boş ver tutmasam daha iyi ; bütün yaraların,yanlışların,aşkların ,ayrılıklarınla birlikte tutarsın elimi ,o zaman yaralarını sarmaya yetmez gücüm biliyorum seni iyileştiremem ... Aslında ben seni  çok iyi tanıyorum gözlerinde ki çizgiden ,biliyorum sen hep iyi olmayı seçtin ,zevkli ve güzel olmayı tercih ettin maviyi sevdin, yeşili hatta turuncuyu bile....Biliyorum şimdi ellerini tutarsam düşlerim kirlenir ,o zaman hayal kurma hakkımda kalmaz seninle hayal kurmak ,seninle yaşamaktan daha güzel...Bazen kızmak  'Bana bakma beni gör'Click the image to open in full size. demek sana gelse de içimden... olsun yine güzelsin sen böyle ... Hem gözlerime bakarsan olmaz şimdi kim bilir kaç kadının gözlerine baktın öyle sen yok olmaz olmaz,bana öyle bilinmez bir renkte bakmalı gözlerin bakacaksa ya da bakmasın dursun durduğu yerde....,

      Ne bileyim şimdi elimden tutarsın görürler bizi bir yerde, yakıştırmazlar birbirimize ,bak benim dünyam çok kalabalık öyle yalnız görünsem de,gözlerim zaten öyle saçma bir yeşil ,şimdi sarılsam sana bir rehavet yapışır üstümüze olmaz öyle olmaz zaten aşk dediğin kalmalı düşlerde ...Yinede 
yinede gelsen sen! iki elin kanda olsa da gelsen ! İki elin kanlar içinde olsa da tutsan elimden! Yok yok olmaz öyle gelme sen,gelmezsin ki zaten.

4 Ekim 2014 Cumartesi

Günah Şehri

       Burası olmalıydı aşıklar şehri ,Paris değildi evet bir Eyfel kulesi yoktu çok daha fazlası vardı...
Yüksek bir binanın balkonundan baktım şehre dün gece ... Her aşık bu şehirde tanışırdı zencisi-beyazı
Türk'ü-Kürt'ü ,yaşlısı-genci .... Bu şehir hak ediyor aşıklar şehrini ... Öylesine büyük ki ucu bucağı olmayan bir Ülke sanki ! Her yanından yaralı ,her yanından yamalı ... Her gün başkadır aynı denizi ,hep başka eser rüzgarı bu şehrin ...

Bu şehirde hepimiz suç ortağı oluruz gördüklerimizin!...

     Eylül gelir şehir ağlar üstümüze , kış gelir üşür,üşütür biraz bahar gelir gibi görünse de hemen kaybolur ve en uzun mevsim sonbahar ...

Ve bütün günahların bedelini ağır öderiz!....

      Biliriz elbette İstanbul'un günahla alkol karışımı gecelerinin kusmuk kokusunu! intihar manşetlerini !cinayet zanlısı küfürbaz cinnetlerini! Kimi buralara ait değilim der kaçar kurtulur şehrin ve de şehirdekilerin caniliğinden ,cahilliğinden ,kimi de daha da derine düşer, en dibe iner,neye dönüştüğünü,nasıl bir şeye benzediğini umursamadan, kim olduğunu ,amacının ne olduğunu umursamadan ,ve aldırmadan bir yandan şeytanın hazırladığı bakire yalanı sevişme tuzağına....

     Sonra gece çekilir, yalnız kalırız yine ...
   
     Bir kaç boş şişe ,bir kaç kırık bardak , anlamsız bir baş ağrısı ,dağılıp parçalanmış evde kimsesiz bir sabah ,sonunda her kez kendine kalır nasıl olsa. Bu şehir aşıklar şehri olmalıydı öyle güzeldi işte , sonra kirli yağmurlar yağdı üstümüze ,eylül geldi İstanbul ağladı , günahlar yıkandı ama arınmadı ruhların günahı ve bir ibadet gecesinin sabahında hazırdı günahlar ... Her iyiliğin ardından gelen bir kötülük, alay eder gibi gülümserdi... Günah en tatlı ,en lezzetli şeye dönüşürdü bu şehirde, bu  şehirde incitme korkusu yoktu aşıklarda,incinmemek ve incitmek vardı ,..

  Bu şehirde katran karasıydı geceler ,bu yüzden görünmezdi gerçekler.....

  Bu yüzden aşıklar şehri olmak varken günahlar şehri oldu...